Akşener: “Türkiye’yi Yönetenlerin İşi, Ağlamak Değildir.

İYİ Tümen Umumi Başkanı Meral Akşener, “Azamet kaynaklarına bakarak, 6 canımıza kıyan, 81 kardeşimizi birlikte yaralayan yıldırıcı; PKK/PYD/ YPG elinde terbiye görmüş, Suriye tabiiyetli ve Afrin üzerinden, ülkemize kaçak girmiş. Yani, bu üzücü olayın, bir da çaktırmadan göç boyutu var. On Paralık ilgisi olmadığı halde, ‘Ensar’ edebiyatıyla, meşrulaştırılmak maksut, bu yavaş ve kontrolsüz göçün, geldiği yasakçı, imdi çıplak arasında. Bu çetin safiha karşısında ise nüfuz, sınırlarımızın kevgire dönmesine alın, ilaç almak yerine, o sınırlardan, ülkemizin kalbine büyüklüğünde sızarak estirilen terörden, sızlanmayı tercih ediyor. Buradan, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına davet etmek istiyorum: Sistem aklını başına alsın. Sirk yönetmiyorsunuz, büyüklük yönetiyorsunuz, heybet. Türkiye’yi yönetenlerin işi, yakınmak değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, ‘bank’ tartışmaları açıp, siyasi ‘yakan külliyen oyunlarından’, imdat muhafaza etmek üstelik değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, sorumluluk alarak, planları kirletmek, milletimizin güvenliği amacıyla, ne gerekiyorsa onu yapmaktır” dedi.

İYİ Fırka Umumi Başkanı Akşener TBMM kadro toplantısında konuştu. Konuşmasının iri tıpkısı bölümünü terörizm konusuna ayıran Meral Akşener, ezcümle şunları söyledi:

“SEMERKANT ZİRVESİNE KKTC’NİN, GÖZLEMCİ ÜYE KENDISINE DAHİL EDİLMESİ OLUMLU BİR GELİŞMEDİR”

“Güzeşte, Yıldız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, 39’uncu bünye yıldönümüydü. Mutlu olsun. Atatürk’ümüzün, ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ diye, tarihe davet yaptığı, Türk Milleti, Ankara’dan Lefkoşa’ya uzanan, aynı varoluş köprüsüdür. Herhangi Bir nev zorluğa ve dayatmaya alın sunulan, bu iri savaşım bile haddizatında Türk Milleti’nin, hürriyete ve bağımsızlığa olan, yüksek arzusunun ve karakterinin, misilsiz benzeri örneğidir. İYİ Tümen olarak, Şimal Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve serbest bire bir ululuk namina, geleceğe taşınması yönündeki kararlılığımızı, bu mutlu bina altında, benzeri nöbet henüz vurgulamak istiyorum.

3 Mayıs 2021 tarihinde, esasen bu kürsüden, ‘Hayat Dolu Türk Dünyası, Etkili Türkiye’ başlığı altında, 9 uğur ve ilkemizi açıklamıştım. O dolaşma, adı ‘Türk Konseyi’ olan organizasyonun, ‘Türk Devletleri İşbirliği Teşkilatı’ adını almasını, Trans Barış ve Mutedil Koridorun işlemler kuzuluk getirilmesini ve genişleme sürecinde, önce kendisine, KKTC’nin teşkilata karışma edilmesi gerektiğini, kamuoyumuzla paylaşmıştım. Bu çerçevede, Teşkilat’ın Semerkant zirvesinde, KKTC’nin, teleskop uzuv olarak dahil edilmesi, bizim açımızdan, müspet bir gelişmedir. Ancak, amma velakin, uğur, kök tıpkı tanışıklık sürecinin inşası olmalıdır. O nedenle, buradan, tıpkı yol daha nara atmak isterim kim; İktidarımızda avlu geçireceğimiz, Türk Dünyası Bakanlığımız ile hem bunu başaracağız hem üstelik KKTC’nin, özlük karar ve politikalarıyla, halkının akide ve sorumluluğuyla, yükselmesine imkan tanıyan, bire bir dalavere ve alışveriş modelini hakim kılacağız.

“YİNE CANIMIZ YANDI YİNE KALBİMİZ ACIDI”

Gine canımız yandı. Yine kalbimiz acıdı. PKK/PYD/YPG terörünün bombasının ateşinde, tertemiz hikayelerimiz, maalesef yarım kaldı. Adana’dan yola çıkıp, kardeşinin nişanı amacıyla, İstanbul’a giden; kâmilen, İstiklal Caddesi’nde ahzüita yaptıkları amacıyla, hayatlarını kaybeden; Minik Ecrin’imiz ve babası Yusuf Meydan’dan geriye, birbirlerine, mutlulukla baktıkları, o güzelce fotoğrafları kaldı. ve ızdıraplı tıpkısı annenin; ‘Üzerimde kocamın ve kızımın us var’ feryadı, yüreklerimizde yankılandı. Ablalarının dükkanlarından çıkıp; tamamen, İstiklal Caddesi’nde üşüşmek istedikleri için, hayatlarını kaybeden; Yoksulluk Topkara ve Lahut Elif Topkara çiftinin ardında, henüz 3 yaşındaki Eliz kızımız ve 9 mahiye Esmer yavrumuz hem garip, hem birlikte yetim kaldı. Hafta sonu tatillerinde gezmeye sâdır; temelli, o bölüm, o saatte, İstiklal Caddesi’nde oldukları üzere, hayatlarını kaybeden; daha 15 yaşındaki, Yağmur Uçar kızımızla, annesi Istem Özsoy öğretmenimizin, natamam kalan hayalleri, içimizi yaktı.

“MİLLET İRADESİNİ, ENDİŞE VE KORKUYLA, TESLİM KABUL ETMEK İSTER”

Yıldırı, kandan beslenir. Terör, acıdan beslenir. Terör, korkudan beslenir. Yıldırı, şüpheden beslenir ve amacı, rastgele antlaşma aynıdır. Devleti baskılayıp, ulus iradesini, keder ve korkuyla, konfirmasyon ahzetmek lüzumlu. Ülkenin huzurunu bozarak, demokratik çalım ve süreçlerin, gücünü incitmek ister. Bütün bu yollarla da düzensiz emellerine vurmak lüzum. Amma biz, Nazik Türk Milleti’yiz, tarihimizin rastgele döneminde, hakeza etki emellere alın, umum ele, omuz omuza verip direndik. Kimden ve nereden, gelirse gelsin, kimlerin ve neyin mesajını, taşırsa taşısın, hangi yavaş odağının planı, olursa olsun, asla korkmadık, yılmadık. Katiyen sorumluluk eğmedik, sinmedik ve hep zinde durduk.

“BİZ ÇADIRIMIZI, SIRTLANLARIN YOLU ÜZERİNE KURMUŞUZ”

Türkiye Cumhuriyeti, tarihi süresince, arsıulusal terörle uğraş konusunda, ölçüm toplayan ve Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne büyüklüğünde, hangi kudret aracılığıyla yönetilirse yönetilsin, teröre alın duruşu, hep, son adım açık olan, tüvana benzeri devlettir. Milletçe maatteessüf, haddinden fazla ağır ve çokça yara hatıralara sahibiz. Bombalar, suikastlar, saldırılar. Rastgele seferinde, teröre intizar ettiğimiz ve rastgele seferinde dahi milletçe, ‘dimdik ayaktayız’ dediğimiz, keder hatıralar, tıpkısı çocuğu babasından, tıpkı kadını eşinden fail, tıpkısı torunu dedesinden, tıpkı aileyi torunundan kopartan, yüzlerce fenomen yaşadık. Şişman sav adamı, rahmetli Dündar Taşer, vatanımızın stratejik konumunu tariflerken; ‘Biz çadırımızı, sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz’ der. Bu heybetli tespit, bugüne kadar yaşadığımız saldırıların de bugün, yüz yüze olduğumuz, taarruzların bile antrparantez, gelecekte yaşayabileceklerimizin nedenini üstelik haddinden fazla evire çevire anlatır. Olur, tığ çadırımızı, sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz. Fakat, tıpkı zamanda, eksiksiz saldırılara ve tuzaklara cebin, tedbir alabilecek güçteyiz. Evet, ağırlık günlerimiz oldu. Tamam, nefessiz kaldığımızı hissettiğimiz anlar bile oldu. Fakat, bayrı büyüklük geleneğimiz ve fedakar milletimiz, temas soy belayı, savuşturmayı başardı.

“‘DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ’ AMA İÇİNDEYİZ, ÖTESİNDEYİZ, BERİSİNDEYİZ, DEĞME YANINDAYIZ”

Güzeşte olduğu kabilinden bugün üstelik ermiş vatanımızın üzerindeki planlarını, yıldırı üzerinden uygulamaya çalışanlar, şunu gür bilsin kim; Tığ, celal ve millet olarak bölen terörle, 40 yıldır, sarsılmaz bir iradeyle savaşım ediyoruz. Değil kırk, 140 sene olsa dahi teröre katiyen tasdik olmayacağız. Milletimizin teröre alın aldığı kasıntı, hep sarp ara vermek, asayiş güçlerimizin, görevlerini yapacaklarına varsaymak ve devletinin yanında olmaktır. Bu, milletçe yeryüzü bahtlı olduğumuz, genişlik alım duyduğumuz özelliklerimizden biridir. Ancak, devletimizin birlikte dururken, ‘Devlet benim’ diyerek belli gezenlerin, işlerini yapıp yapmadıklarını, sunu çok bile böyle üzüntülü zamanlarımızda, gözden eylemek zorundayız. Millete yaptıkları hizmetin, atıfet olmadığını, bire bir vatan borcu, tıpkı namus borcu olduğunu, izah etmek zorundayız. Olur, ‘Devletimizin yanındayız’ Amma içindeyiz, ötesindeyiz, berisindeyiz, her yanındayız. Zira tığ, milletiz. Çünkü heybet, biziz. Fehamet; koltuk sahiplerinin, dirlik sahiplerinin, babalarının malı değildir. Devletimiz, milletçe bu Dünya’dahi sığındığımız, iri birlikteliğimizdir. Herkesin, eşit derecede adalet kanıt edebileceği büyüklüğünde bile hayata dairdir.

“ADILANE, EŞİTÇE, ADİLCE HİZMET VEREN, KERİM BİR DEVLETTİR”

Şevket, bunun için büyüktür. Cesamet, bunun üzere yücedir. Azamet, bunun için değerlidir. Izzet, bunun üzere kutsaldır. İşte o nedenle, devletimizin beraberinde olduğumuz kadar, zarfında olabilmeliyiz. Çünkü, o büyüklük kim; fakat ve hemen, milletin varlığına dairdir. Onun içindir. O devlet kim; Vatandaşının can, mal, ırz ve adalet güvenliğini uydurmak, genişlik esas görevlerinden biridir. O heybet kim; Tıpkısı yandan, milletimizin refah ve kalkınmasının yollarını açarken, bir yandan dahi insanımızın, sokakta gezerken, arkasını kollamadığı, başını yastığa, huzurla koyduğu, gününe, güvenle başlayacağından, sakıncasız olduğu, okulunda, hastanesinde ve karakolunda, değer pazar göreceğini bildiği, benzeri topluluk düzenini gerçekleştirme boy bos. Akort denilen madde üstelik esasta bundan bambaşka tıpkısı şey değildir: Hakça, eşitçe, adilce hizmet veren, koçak aynı devlettir.

“TERÖRLE SAVAŞ, KUSURSUZ İŞLEYEN BİR IZZET AKLI OLMADAN YAPILAMAZ”

Hükümetse; Bunu sağlamaya ‘küçümseme vermiş’, benzeri apaz insandan oluşur. Ayrıcalıkları, hoppadak milletin, kendilerine verdiği görevlerin, parçalanmamış ve tüm yerine getirilişinden mülhemdir. Sözlerini yerine getiremediklerinde, ceketlerini alıp masraflar. Icabında hesap verir, icabında ceza çekerler. Çünkü kavim iradesi, bu dünyadaki genişlik şişman mahkemedir. Nitekim, terörle savaş, siyasi iradenin, yani iktidarın, milletimize verdiği sözün hakkını vermesi, üzerine sakıt balaban görevin, farkındalığıyla cereyan etmesi gereken, sonuç merhale dirimsel aynı alandır. İktidarın iri ayrımsız ciddiyetle, devleti idare etmesi, tehditleri, titizce ortadan kaldırması gerekir. Zira terörle uğraş, ciddiyetsizliği kaldırmaz. Zira terörle uğraş, politik ihtirasları kaldırmaz. Çünkü terörle savaş, iktidardakilerin, birbiriyle çelişen, şekilci ve açıklamalarını kaldırmaz. Zira terörle mücadele, kusursuz işleyen bire bir azamet aklı olmadan yapılamaz.

“TERÖRLE MÜCADELEDE YAPILAN İLK VEBAL, SON HATADIR”

Terörle mücadelede; Hiçbir madde gözden kaçamaz, tek şey atlanamaz, tek aşamada hata yapılamaz. Çünkü; terörle mücadelede yapılan geçmiş hata, serencam hatadır. Bu yüzden birlikte terörle mücadelenin, bazı kızıl kuralları vardır. Söz Gelişi, devletin görevlerinden biri, tek ant kaybetmeden faili ortaya çıkarıp çakozlamak ve olayın arkasındaki güçleri aydınlatarak, aynı elan tekrarlanması için, gereken önlemleri almaktır. Tamam, ihtişam, failleri ivedilikle yakalamakla görevlidir. Ama iktidarın ana önceliği üstelik terör eylemine, daha yapılmadan bariyer olabilmektir. Şayet aynı terörist, ülkemizde bomba yapmaya karar vermişse, iktidarın görevi, oran kurumlarımızı, henüz o bombanın fünyesini takamadan, onu tembel ağıl ifade etmek amacıyla, harekete geçirmektir.

“ŞEVKET, BİR TERÖRİSTİN, MÜLTECİ KILIĞINA GİREREK, 4 KAYIRICI AY, ÇAKTIRMADAN BİR ŞEKİLDE, ÜLKEMİZDE YAŞAMASINA AYN YUMMAZ”

Doğrudur; Celal, teröristlerin başmak numarasına büyüklüğünde bilir. Amma iktidarın görevi, pabuç numarasına büyüklüğünde bildiği o teröristleri, bir tane tıpkı vatandaşımızın, burnu de kanamadan, işsiz arkaç getirmesini, çok henüz ferah bilmektir. Terörle mücadelede, çizi güvenliği de çok önemlidir. Celal, hudutlarımızı namus bilerek, ehil çıkmakla görevlidir. Tıpkı teröristin, sığınmacı kılığına girerek, 4 insan ay, kaçak tıpkısı şekilde, ülkemizde yaşamasına göz yummaz. İktidar ise, kontrolsüz bir barhana politikası uygulayarak, sınırlarımızın, kevgire çevrilmesine sessiz kalmaz. Milletimizin; öz yurdunda acayip, halis vatanında parya olmasına, seyirci kalmaz. Tam bunların yanında, şevket, terör korkusunu defederken, milletini, katiyen karanlıkta bırakmaz. Çünkü hakeza dayanabilen zamanlarda, ulus devletiyle bütünleşir. Kavim ve cesamet teröre karşı kenetlenir. Dokunaklı teröristlerin, ocumak ve baskıyla tehdit politikalarının karşısında, sağlıklı durur.

“TERÖRÜN İLK AMACI KORKUYKEN İKİNCİ AMACI DA ŞÜPHEDİR”

Geçtiğimiz pazar yaşadığımız kabil, tıpkı müphemlik ortamı, bir izole bant genişliği kısıtlaması, evet birlikte benzeri karartma, asla yaşanmaz. Çünkü devleti yönetenler; ‘Dezenformasyonla savaşım’ adı altında, milletin fen kabul etme hakkını, kısıtlayıp, tıpkısı utanmak ve işkil ortamı oluşturmaktansa; tamlık aksine, vatandaşlarının akla yatkın bilgiye, bir anda ulaşmalarını sağlayıp, imtina etmek iklimine, bariyer olmakla görevlidir. Terörün önceki amacı korkuyken, ikinci amacı üstelik şüphedir.

Hem korkuyor hem üstelik şüpheye düşüyorsanız, yıldırı eylemi, amacına erişmiş demektir. Güvenliği sağlaması gerekenler, görevini isteyerek veya beceriksizlikten, yapmıyor demektir. Sokaklarda volta özgürlüğümüz, bilgiye muvasala imkanlarımız, elimizden alındıysa, terör, amacına başarmış, milletine hezel verip, yetkiyi alanlar de işlerini yapamıyor demektir.

“DEZENFORMASYONLA SAVAŞ, ILETIŞIM ARAÇLARI KARARTMASIYLA DEĞİL, AKILLICASINA VE SÜREKLİ BİLGİLENDİRMEYLE YAPILIR”

Tamam, bittabi ki; dezenformasyonla uğraş üstelik terörle mücadelenin, ilk şartlarından biridir. Ancak; dezenformasyonla savaş, medya karartmasıyla değil, akıllıca ve daim bilgilendirmeyle yapılır. Çünkü cesamet yönetiminde; şayet özgürlüğü güvenliğe evet bile güvenliği özgürlüğe yeğleme ederseniz; böylece değme ikisinden üstelik olursunuz.

“ÇAP GELENEĞİMİZDE ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARI SİYASETE MATERYAL EYLEMEK YOKTUR”

Heybet geleneğimizde, ülkemize yönelik saldırıları, siyasete malzeme demek yoktur. Ama değme tuzağı, seçkin belayı, iktidar koltuğuna yönelik hamleler yerine, görmek üstelik yoktur. Özellikle, mazi olan, bugün devam eden, yarın üzere bile pusuda muntazır alçakların, gösteri ve taarruzlarından ötürü ağlamak, hiç yoktur. Devleti dümen edenler agâh kim; mevcut nüfuz özelinde ise, ‘bilmelidir kim’ bu saldırılar, şahısların makam, ya bile koltuklarını değil, milletimizi ve devletimizi amaç alır. Meseleye, bu ciddiyette bakmak, buna göre önlemler ahzetmek, bunu bile bile konuşmak lazımdır.

SOYLU VE ERDOĞAN’IN ÇAKER ÇELİŞKİSİ

Ülkeyi idare edenlerin görevi, devletin ciddiyetini, milletin hürriyetini kayırma edecek adımlarla, terörün amacına ulaşmasını engellemektir. Ülkemize yapılan saldırıyı, şahsına mamul üzere algılayarak yanılanlar, sonrasında attıkları adımlarda bile yanılmaya ve yanıltmaya mahkümdur. İşte bu sebeple; İktidardan, bildirme az, eren ve cefakar milletimiz büyüklüğünde, dikkatli, sağduyulu ve aklı akıllıca davranmasını araştırmak, arz tabii hakkımızdır. Örneğin; Sayın Erdoğan’ın, yurtdışı seyahatini fek etmesini, evet da bildirme azından, milletçe yas tutarken, kendisini raks gösterisiyle karşılatmamasını aramak, en doğal hakkımızdır. Temsil; Yayınlanan taziyeyi reddedip, yıldırı saldırısından, ESIR’yi mesul tutan içişleri bakanının; Kadro konuşmasında, Amerika’yı müttefiklikten çıkartan, Topluluk İttifakı ortağının ve cemi bunlar olurken dahi ‘dostu’ Biden ile Bali’de sohbete oturup, taziyeleri kabul fail Sayın Erdoğan’ın, öz aralarında, benzeri kuma hesap ile debi etmelerini aramak de bildirme tabii hakkımızdır. Rastgele alanda yalpalamaları ve zigzaglarıyla, daha çok başımızı döndüren bu iktidardan, on paralık olmazsa, böylesine ateş benzeri yıldırı olayında, biraz çap ciddiyeti, biraz disiplin, az buçuk de ilkeli aynı vakfe araştırmak, sunu saf hakkımızdır.

“KAHRAMAN TÜRK POLİSİMİZİ VE BU SÜREÇTE EMEĞİ SABIK, CÜMLE GÜVENLİK GÜÇLERİMİZİ ÖZDEN KUTLUYORUM”

İster nüfuz ister muhalefet olsun; bu vahim görüngü üzerinden, politika devşirmeye kalkan, her güçsüz odağın karşısında bizler, dimdik duracağız. Hiçbirine punt tanımayacağız. Alelhusus kim, eski travmalarımızın tetiklenmesine, asla izin vermeyeceğiz. Bu vesileyle; hareketli sonrasında, henüz 24 saat geçmeden faili bulup, işsiz ayla getiren kahraman Türk polisimizi ve bu süreçte emeği güzeşte, eksiksiz düzenlilik güçlerimizi, ilgiyle kutluyor, şükranlarımızı sunuyorum. Cenabıhak onların ayağına taş değdirmesin. Benzeri elan hakeza aynı olayın tekrarlanmaması hesabına üstelik terörle mücadele stratejisinde, kerem aklının önemini, benzeri defa henüz vurguluyor ve iktidardaki siyasetçileri tamam acun aracılığıyla imrenilen, yetkin düzenlilik birimlerimizi dinlemeye ve ihtişam geleneklerimize makul biçimde, debi etmeye çağırma ediyorum.

“BU ACI OLAYIN BİR BIRLIKTE SINSICE BARHANA BOYUTU VAR”

Cesamet kaynaklarına bakarak, 6 canımıza kıyan, 81 kardeşimizi de yaralayan yıldırıcı; PKK/PYD/YPG elinde eğitim bilimi görmüş, Suriye uyruklu ve Afrin üzerinden, ülkemize kaçak girmiş. Yani, bu yara olayın, benzeri da geriden geriye barhana boyutu var. Türkiye’nin, 11 yıldır yaşadığı, mülteci meselesinin, aynı milli güvenlik sorunu olduğunu, seçme fırsatta dile getiriyoruz. Milyonlarca sığınmacının, etken olduğu sorunların yanında, gösterilen hoşgörü dolayısıyla, eksen güvenliğimiz ortadan kalktığını üstelik rastgele fırsatta vurguluyoruz. Elhak, bu doğrultuda, geçtiğim aylarda, Milli Göç Doktrinimizi ve Önemli Eylem Planımızı halkoyu ile paylaştık. Maatteessüf, bu hayati konuda, Mösyö Akse ve arkadaşlarına yaptığımız, tam tembihat, tüm çağrılar, karşılıksız kaldı.

“SİRK YÖNETMİYORSUNUZ IHTIŞAM YÖNETİYORSUNUZ”

On Paralık ilgisi olmadığı halde, ‘Ensar’ edebiyatıyla, meşrulaştırılmak istenen, bu vahim ve kontrolsüz göçün, geldiği bekçi, imdi apaçık ortada. Bu sakil safiha karşısında ise, erk, sınırlarımızın kevgire dönmesine alın, tılsım ahzetmek yerine, o sınırlardan, ülkemizin kalbine kadar sızarak estirilen terörden, sızlanmayı yeğleme ediyor. Buradan, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına haykırmak istiyorum: Herkes aklını başına alsın. Sirk yönetmiyorsunuz, şevket yönetiyorsunuz, devlet. Türkiye’yi yönetenlerin işi, viyaklamak değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, ‘bank’ tartışmaları açıp, siyasi ‘yakan top oyunlarından’, imdat muntazır olmak de değildir. Türkiye’yi yönetenlerin işi, yük alarak, planları bozmak, milletimizin güvenliği amacıyla, hangi gerekiyorsa onu yapmaktır.

“BAY KRİZ VE BECERİKSİZ EKİBİ ARTIK BU İŞİN CİDDİYETİNİ KAVRAMALI VE BU SORUNU BİR ZAMAN GEÇMIŞ ÇÖZMELİDİR”

Tığ bu soruna değindikçe, bu soruna çözüm önerileri sundukça, karşı çıkan, iftiralara başvuran iktidarın, aklını başına alma vakti, geldi bile geçti. Mösyö Kriz, hamasi konuşmalarla, nutuklarla, bırakın sorunu çözmeyi, daha üstelik büyüttüğünü daha çok görmelidir. Vicdanın devreye girmesi gereken vadi, muazzez milletimizin güvenliğidir. Mösyö Akse ve meraklı ekibi, daha çok bu işin ciddiyetini kavramalı ve ülkemizin geleceğine, tutu koyan bu sorunu, bire bir an önce çözmelidir.

“BİZZAT SORUMLUSU OLDUĞU BU SORUNU DOĞRU PARTİ KADROLARININ ÇÖZEMEYECEĞİNİ TABIATIYLA ÇOKÇA İYİ BİLİYORUZ”

Ne var ki tığ; Selim Öğür iktidarının, bizzat sorumlusu olduğu bu sorunu, Ak Parti kadrolarının çözemeyeceğini tabiatiyla haddinden fazla ferah biliyoruz. Ama herkesin içi abat olsun. Kasa geldiğinde, milletimizden yetkiyi alıp gereğini yapacağız. Bu hayasız akını durduracak, milletimizin güvenliği ve huzuru amacıyla, hiçbir adımı atmaktan köylü durmayacağız. Sandığın ufukta imdi göründüğü bu son düzlükte ise; önümüzdeki sürecin, tıpkı imtina etmek iklimi ortamında geçmesine okazyon vermeyeceğiz. Sokaklara çıkmaktan, kalabalıklara girmekten, özgürce dolaşmaktan çekinmeyeceğiz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında milletimizin demokratik ruhuna yakışır aynı ortamda, seçimlere gideceğiz.

Akılla, emekle, kadrolarımızla, projelerimizle yarışacağımız ve iyi olanın, milletimizin teveccühünü kazanacağı hak ettiğimiz kadar arı sili tıpkı seçme süreci geçireceğiz. Zira; Türkiye’miz iyesiz değil. Devletimiz iyesiz değil. Milletimiz sahipsiz değil. Demokrasimiz iyesiz değil. Milletimizin bahtiyar, emin ve erinçli yarınları üzere; cesurca, ciddiyetle, aşkla ve şevkle, İYİ Fırka adina biz buradayız. Hiç kimsenin şüphesi olmasın; rastgele zaman dahi burada olacağız.

“HAKİKATLERE GÖZÜNÜ KAPATAN BİR İKTİDARIN, ÜLKEMİZE VERECEK BİR ŞEYİ IMKÂNSIZ”

Hakikatlere gözünü kapatan tıpkı iktidarın, ülkemize verecek bire bir şeyi olamaz. Yalanı öğün, talanı birlikte düstur edinenlerin, Türkiye’yi henüz fazla adi çekmesine cevaz edilemez. Zihniyetleri ihya olsun diye kurdukları bu düzenden, milletimize tek müfit gelemez. Çünkü; Saraylıların gününü dönüş ettiği, insanımızın, ancak yaşadığına şükredebildiği bu düzen, dolaşık bir düzendir. Tıpkı dolu vatansızı, öz arı vatandaşına yüksek markajcı bu akort bire bir desise düzenidir. Repo haramdır diye niteleyerek tefecilerin davulunu arakçı bu düzen, tıpkı yasak düzenidir. Terör örgütleri ortada tercih yapabilecek kadar şirazesinden çıkan bu düzen, tıpkı katabolizma düzenidir. Ayrımsız müstevliyi, tıpkısı başka müstevliye, benzeri emperyalizmi, bir bambaşka emperyalizme, benzeri uşaklığı birlikte bire bir bambaşka uşaklığa tercih eden bu uyum, tıpkı hıyanet düzenidir. İnsanlarımızın gereğince kişi hakkını, kişi egosu, özlük şatafatı amacıyla kurban edebilen bu uyum, bire bir mafya düzenidir. Hakeza bir düzene da ancak kahrolsun denir. ve Türk milleti yeri geldiğinde, ‘kahrolsun düzen’ diyebilen, hürriyetine aşıramento, nazik bire bir millettir.

Türk Milleti, kendi açlığı pahasına, elin tokluğunun, özlük vatanı pahasına, elin vatanının, özlük namusu pahasına, elin onurunun, kendi çocuğu pahasına, elin çocuğunun, beğenilen görüldüğü tıpkısı düzeni, değiştirmesini de haddinden fazla amma, haddinden fazla ongun bilir. Çıktı milletimiz; kendisini seçme alanda fakirleştiren, özgürlüklerini rastgele alanda kısıtlayan ve ülkemizi, gelişigüzel alanda krizlere sürükleyen, bu yönetimden, amasız, lakinsiz, behemehal kurtulmak istiyor. Çünkü; gelişigüzel olayda, sorumluluğu üstünden atmak üzere, bin tıpkı takla atan, milletin gerçeklerini, anlattığı masallarla gizlemeye etkin, bu tuhaf zihniyetten, daha çok bıktı. Çünkü; çocukları işe girebilsin diyerek, Dürüst Parti ilçe teşkilatlarından, medet ummaktan, daha çok bıktı. Zira; alçak bela kazandığı ekmeğini, ülkeye kontrolsüzce sokulan, milyonlarca sığınmacıyla paylaşmaktan, bundan sonra bıktı. Çünkü; adaletsizlik duygusuyla yaşamaktan, kendisini, daim kendisine aşağılayan aynı Cumhurbaşkanına, dayanma etmekten, artık bıktı. Zira; vergilerinin yağmalanmasından, usulsüzlük çarklarının üzerinin, hamasetle kapatılmasından, daha çok bıktı. Çünkü; kutuplaşmadan, nâr siyasetinden ve tiksinme dilinden, mergup vatandaş olabilmek üzere, sürekli adina, iktidarı kandırma etmeye çalışmaktan, artık bıktı. Amma milletimiz biilaç değil. Çünkü artık tığ varız.”

Share: