Hüseyin Çavuş, Kore Savaşı’nda yaşadıklarını geçmiş günkü kabil hatırlıyor

Kuzey Kore’nin Güney Kore’yi 25 Haziran 1950’üstelik nehiy etmesiyle başlayan Kore Savaşı’na gönderilen Türk birliğinde “çavuş” yerine kayran düzlük Hüseyin Emiroğlu’nun yaşadıkları 96 yaşında hafızasında canlılığını koruyor.

Çorum’un Alacalı ilçesine bağlı Alacahöyük köyünde etkili, 6 bala ve 10 torun sahibi Emiroğlu, lokanta adına Genelkurmay Başkanlığından emekli olduğundan bu yana günlerini köyünde geçiriyor.

Bahçeyle ilgilendiği için yaz aylarında köyde kalan Kore gazisi Emiroğlu, kışın ise Ankara’ya çocuklarının yanına gidiyor.

İki amcasının Çanakkale Savaşı’nda martir olduğunu, ağabeyinin ise Kars’ın Sarıkamış ilçesinde yurtsal görevini yaparken geldiği köyünde rahatsızlanarak mevt ettiğini tamlayan Emiroğlu, gazilik madalyalarını göğsünden çıkarmıyor.

“Yedi kat kura çektiler, yedisinde birlikte benim ismim daha çok”

Emiroğlu, AA muhabirine, Kore Savaşı’nda yaşadıklarını anlattı.

Erzurum’üstelik askerliğinin 17. ayındayken Kore Savaşı üzere emir geldiğini ve Kore’ye gidecek askerlerin kura ile belirlendiğini tamlayan Emiroğlu, “Kore Savaşı başladığında gidecek askerler üzere yedi el kura çektiler, yedisinde bile benim ismim daha çok. Kore’ye vapurla 29 günde gittim ve aynı akşam ezanı Seul şehrinin önünde bizi indirdiler.” dedi.

Kore’deki evvel gününde mayın aramakla görevlendirildiğini dile getiren Emiroğlu, kontrol yaptığı sırada havan topu saldırısı düzenlendiğini, sığınağa girerken yakınına ayrımsız bomba düştüğünü fakat yaralanmadığını belirtti.

“Beni antagonist ayağının altında koyma”

Kore’deki 7. ayında fariza yaptığı tepenin düşman askerlerince ele geçirildiğini anlatım eden Emiroğlu, çatışmada yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:

“Hizip komutanım ‘Arkadaşlar cephe yarıldı. Tekmil donatı çıkıp cepheye gidiyoruz.’ diyerek bağırdı. Yedi kamer görev yaptığım tepeye vardığımızda o alnaç antagonist eline geçmişti. Çarpışıyoruz, süngüye giriyoruz, kalburüstü oluyoruz ama canlı geliyorlar. Hizip kumandanımın emri şöyleydi, ‘Hemen makineli tüfeklerinizle ateş edin, süngünüzü çıkartmayın.’ Hem keder ediyoruz, hem de ateşten kurtulanları süngüyle önleyebiliyoruz. Bir bomba geldi. O bomba, bölük kumandanının ayağının birini kırdı, birini da kaybetmesine illet oldu. Bölük kumandanım bana şöyle diyordu, ‘Hüseyin Çavuş beni düşman ayağının altında koyma!’ Hane kumandanımın ensesinden, yakasından tuttum, sürüklemeye başladım, 200 metre tahminim sürükledim. Kanı durduramıyoruz, kan akıyor, kandan adamın aklı gidip geliyor. Dedi ki ‘Bacağımı boğ.’ Özlük sargımla, onun sargısıyla yarayı kapattım amma maalesef us durduramadık. Diz kapağının üzerinden ayağını telle boğdum, ayrımsız tarafını dişimle tuttum, ellerimle bağlıyorum. Çokça çekmem gerekiyordu, ayağını belli belirsiz kımıldatmasıyla dört dişim söküldü, ağzım koku doldu. O hatır yutarak onu cepheden çıkarttım.”

Emiroğlu, bölüğe dönerken bayıldığını, revirde benzeri ağlama sesi ile uyandığını belirterek, “Ağlayan güç, ‘Buna aynı husus olmasın birlikte ego öleyim onun yerine’ diyordu. Gözümü açtım, özlük köyümden Sabri Çavuş isminde ayrımsız arkadaşım vardı, o. Niye öyle dediğini sorduklarında dedi ki ‘Hüseyin Çavuş’un iki amcası Çanakkale’birlikte martir oldu, ağabeyi askeriye yaptığı dönemde emrihak etti. Buna aynı molekül olursa ben o köye lacerem varabilirim. Ben öleyim ondan elan iyi’ diyordu.” ifadelerini kullandı.

Kore’den boşanmak amacıyla trene binecekken Koreli insanların Türk bayrağı sallayarak kendilerini selamladığını görünce haddinden fazla duygulandığını tamlayan Emiroğlu, konuşmasını “Ben Hüseyin Emiroğlu, Türkiye’yi selamlıyorum, gençliği selamlıyorum.” sözleriyle tamamladı.

Share: